Aktaş, şöyle devam etti: "İnsanların hayatın her safhasında mükemmele ulaşma arzusu kaçınılmaz bir gerçektir. En mükemmele ulaşabilmek için de insanların bir takım yardımcı unsurlardan destek alması kadar doğal bir şey yoktur. Dershane sektörü de bu tür bir unsurdur. Hedefi büyük olan insanların yararlandığı bir yasal işletmeleriz... Sayın Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı'nın bu hatada ısrar etmemelerini önemle arzuluyor ve istiyoruz."

 

Dershanelerin kapatılmasının gündeme gelmesinin ardından çalışma arkadaşlarının yüzündeki mutsuz ve ümitsiz ifadelerin kendilerine uykusuz geceler geçirttiğinin altını çizen Aktaş, "Ülkemizde 4 bine yakın dershane işletmesi söz konusudur. Dolayısıyla bu işletmelerin içerisinde sadece öğretmenler değil memurundan hizmetlisine kadar bir takım insanlar çalışmaktadır. Bir iştetmeci olarak kurumumuzdaki öğretmenlerin yüzündeki ümitsizliği, yaşama küsmüşlüğü gördükçe her gün uykusuz geceler geçirmekteyiz. Hakkaniyete önem verdiğimiz Sayın Başbakanımızın insanların çektiği bu kedere, ümitsizliğe sağlıklı bir açıklama yapmasını bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Aktaş, Milli Emlak'tan okul arazisi için üç yıldır arazi tahsisi beklediklerini ifade ederek, "Sayın Başbakan'ın en son açıklamasında biz ucuz kredi verelim, ucuz yer verelim buyurun yapın, biz sizden hizmet alalım gibi bir beyanı oldu. Biz Kütahya'da bir özel okul yatırımı yapma gayretinde bulunan kişileriz aynı zamanda. Biz üç yıl Milli Emlak'tan okul arsasının tahsisini tamamlayamadık. Üç yıl uğraştık. İktidar burada bir takım öngörüler görüyor ama hiçbir temel hazırlığının olmadığını açık seçik görüyoruz." şeklinde konuştu.

 

Türkiye'de dershanelerde görevli olan kişi sayısının 100 bin olduğunu anlatan Aktaş, şunları kaydetti: "Gerek dünyada gerekse ülkemizde ciddi anlamda istihdam sorunu varken bugün öğretmen deniyor ama bu yardımcı unsurlarla beraber 100 bine yakın bir istihdamdır. Dolayısıyla siz bu 100 bine yakın istihdamı da göz ardı edemezsiniz. Biz bunları devlete alacağız gibi yaklaşımlar da mesnetsiz yaklaşımlardır. Çünkü birçok atanmayı bekleyen arkadaşlarımız da söz konusudur. Sayın Başbakanımız bu dershaneyi garabet olarak değerlendirirken, keşke yaşanmamış olsaydı, bir annenin hapse bir çocuğun da mezara girdiğini ifade etti. Peki atanamamışlıktan intihar eden onca öğretmeni ne yapacaksınız? O zaman atanamayan hiçbir öğretmen bırakmamanız gerekiyor. Bu da hayatın gerçeğine ters bir şeydir. İntihar eğer bu işe bir sebepse kredi kartlarından dolayı onca insanlar intihar etti. O zaman bankaları da yasaklamanız lazım, kapatmanız lazım."

 

27 yıldır dershanelerde coğrafya öğretmenliği yaptığını belirten Muhammet Özcan ise şunları söyledi: "Başbakanımızın basında yaptığı açıklama esnasında tüm Türkiye kilitlenmiş kendisini seyrederken dershanelerin olumsuzluğu ile ilgili kendisi bir haber çıkardı. Bir annenin, bir evladın dershane parasını ödeyemeyip intihar ettiğinden bahsetti. Benim kanaatime göre Başbakanımızı bu haberle yanıltmışlar. Ben sizin vicdanlarınıza sunuyorum. 30 yıllık geçmişi olan dershanelerde Türkiye'de tespit edilen tek bir vaka var. Eğer bu insaflıca bir yaklaşımsa trafik kazalarında her gün ölen insanları kimse görmüyor mu? Sadece 1 aile mağduriyet yaşamış, çocuğun psikolojik problemleri varmış. Bu da Başbakanımıza dosya olarak sunuluyor. Bu bence bir yanıltmadır. Başbakanımızı bu şekilde yönlendirmişler."